Ayşenaz Garip 11A
İnsan, kendi varoluşuna dair en büyük sırrı hem
yükselişinin hem
de ıstırabının kaynağı olan o tek
kelimede saklar: Akıl. Peki bu
benzersiz yeti, insan türü için bir yara mıdır yoksa bir nimet mi? Tarih
boyunca bu soruya verilen yanıtlarda derin bir ayrışma yaşanmıştır. İşte tam da
bu yüzden aklı anlamaya çalışmak yalnızca zihinsel bir uğraş değil, insanın
kendi varoluşuna dönük en eski çabasının da ifadesidir. Bu çaba insanın kendine
dönük en büyük sorgusudur; nereye kadar bilebilir, nereye kadar kendinden
kaçabilir? Ve tam bu noktada akıl, insanın hem özgürlüğü hem de yükü haline
gelir. Akıl düşüncenin ışığıdır; o ışık olmadan insan, kör bir varlıktan ibaret
olur. Akıl, kelime anlamıyla düşünme, anlama ve yargılama gücüdür. İnsanı diğer
canlılardan ayıran en temel yetidir. Felsefeye göre akıl tek bir tanıma
sığdırılamaz. Çünkü kimi filozof için akıl bilginin kaynağı olurken kimi
filozof için de yanılsamanın başlangıcıdır.
Eğer akıl bir yaraysa, ruhumuzun
en derin katmanına işlemiş ve asla kabuk bağlamayan bir izdir. Akıl insana
farkındalık verir. Bu farkındalıklar sayesinde varoluşumuzun en çetin
gerçekleriyle yüzleşsek de aynı zamanda insan olmanın en yüce niteliklerini de
beraberinde getirir. Düşünme yetisi, bizi bilinçli ve sorgulayan varlıklar
haline getirmiştir. Ancak bu yeti aynı zamanda huzursuzluğun, kaygının ve içsel
çatışmalarında kaynağıdır. Akıl, bazen vicdanın sesiyle birleşerek, insanın
kendi hatalarıyla baş başa kalmasını ve hatasından pişmanlık duymasını
sağlaması da insanda yara açabilir. Akıl sayesinde insanlar neyin doğru neyin
yanlış olduğunu sorgular. Bu sorgulama karar almayı zorlaştırır ve yanlış bir
karar alındığında bundan suçluluk duyması insanda ağır bir yük oluşturabilir. Ayrıca
kendi sonluluğunun farkına varma, varoluşunun anlamsız olma ihtimali,
gerçekliği sorgulama, aşırı düşünmenin üzerinde bıraktığı olumsuz etki,
seçimlerinin doğurduğu sorumluluklarının olması gibi birçok neden aklın bir
yara olabileceği düşüncesini destekler.
Fakat aklı bir nimet olarak da
düşünebiliriz. Akıl bize yol gösterir. Aklımızı kullanarak bir konuda düşünce
yürütür, konuşur, tartışır, analiz yapar ve sonuçlar çıkarırız. Bu yüzden aklın
büyük bir nimet olduğunu söyleyebiliriz. Zira, insanı diğer canlılardan ayıran
en belirgin özellik olarak aklı örnek verebiliriz. Aristoteles’e göre insan,
“Zoon logon echon.” yani “Akıl sahibi canlı.” demektir. Akıl insanı doğanın
geri kalanından ayırır. Descartes ise “Cogito, ergo sum.” Çevirisi olan “Düşünüyorum,
öyleyse varım.” sözüyle aklın, varoluşun temeli olduğunu savunur. Ona göre
akıl, kendini ve dünyayı anlamasının tek yoludur. Kant ise aklı, ahlaki bir
sorumluluk alanı olarak ele alır. Ona göre akıl, yalnızca bilmek için değildir,
doğru olanı yapmak içindir. Bu yüzden akıl, insana verilmiş olan bir nimet olsa
dahi Kant için bu durum onu ne amaçla kullandığının sonucunda nimet olup
olmayacağını belirler.
Bizler akıl sayesinde öğrenir, geliştirir ve
sürekli olarak kendimizi yenileriz. Akıl bize evreni ve insanı anlama yeteneği,
seçim yapma özgürlüğü ve özgür ifade gücü verir. Bu sayede yaratıcılığımızı
kullanarak medeniyetler inşa eder ve en önemlisi varoluşsal zorlukların
ötesinde hayatımıza anlam katma olanağını sunar. Ayrıca tarih boyunca bilim, sanat
ve felsefe gibi alanlardaki ilerlemeler aklın üretkenliğinin sonucudur. Bu
nedenle akıl bence, insan türü için bir nimet hatta varoluşun en büyük
nimetidir. Sonuç olarak aklı bir yara olarak görenler, acıya odaklanırken aklı
bir nimet olarak görenler, o acının içinden çıkan güzelliğe odaklanır.
-KAYNAKÇA
https://en.wikipedia.org/wiki/Socrates http://erhanbas.blogspot.com/2019/10/aristoteles-slayt.html https://www.milliyet.com.tr/egitim/aristoteles-kimdir-eserlerinelerdir-kisaca-hayati-felsefesi-bilgi-varlik-ve-ahlak-anlayisi-
https://ansiklopedi.tubitak.gov.tr/ansiklopedi/akilcilik
11-A AYŞENAZ GARİP 305
Yazı değerli felsefi örneklerle zenginleştirilmiş ve bu sayede konu daha da anlaşılır kınılmış.
YanıtlaSilAkıl kavramını varoluşun merkezine yerleştirmiş; başlık ve içerik iyi uyumlu.
YanıtlaSil