İrem Gözeten 11A

 

Neden ancak özgür bir insan onurlu bir hayat yaşayabilir?

    İnsanlık tarihi boyunca felsefenin ve toplumsal düzenin temel taşlarından olan özgürlük, insan onuru ve yaşam kalitesi kavramları, bireysel  varoluşun ve toplumsal gelişimin en kritik noktalarını oluşturur. Özgürlük, bireyin kendi iradesiyle eylemde bulunma ve kararlarını şekillendirme yeteneği olarak tanımlanırken; insan onuru, her bireyin salt varoluşu sebebiyle hak ettiği temel değer ve saygıyı temsil etmektedir. Yaşam kalitesi ise yalnızca maddi refahı değil, aynı zamanda psikolojik, sosyal ve kültürel doyumu kapsayan yüksek bir yaşam standardını ifade eder. Bu üç kavram, birbirinden ayrılmaz bir bütün oluşturarak, insanca bir yaşamın temel zeminini hazırlar. Özgürlükten yoksun bir hayatın, bireyin kendine ait kararlar alabilmesini ve yaşamını kendi tercihlerine göre düzenleyebilmesini ne ölçüde mümkün kıldığıdır. Bu sorgulama, özgürlüğün onur ve saygınlıkla bağdaşmayan bir yaşamı kaçınılmaz kıldığı tezini güçlendirir.

   Özgürlüğün, bireyin iradesini ve seçim yapma hakkını ifade etmesi, onu sadece dışsal bir hareket alanı olmaktan çıkarıp, içsel bir kendini gerçekleştirme süreci haline getirir. Onur, bireyin kendini kabulü ve saygı görmesiyle pekişen, varoluşunun kendine özgü değeridir. Özgürlük alanındaki kısıtlamalar, bireyin kendi varoluş değerini tam anlamıyla deneyimlemesini engelleyerek bu onurun zedelenmesine neden olur. Özgürlük aynı zamanda sorumluluk, etik ve ruhsal denge ile yakından ilişkilidir. Bireyin özgürlüğü, yalnızca ne isterse onu yapabilme hakkı değil, aynı zamanda yaptıklarının sonuçlarını üstlenebilme kapasitesidir. Bu etik sorumluluk, bireyin onurlu bir duruş sergilemesinin ve özgürlüğünü anlamlı kılmasının ön koşuludur.

Yaşam kalitesinin temel ihtiyaçların karşılanması, güvenlik, saygınlık ve psikolojik doyum gibi unsurları kapsaması, özgürlüğün bu unsurları temin etme yeteneğiyle doğrudan ilişkilidir. Ancak toplum ve devlet güçlerinin birey özgürlüğünü sınırlama hakkı, her zaman tartışmalı bir alan olarak göz önünde bulundurulmalıdır. Ancak  özgürlüğe getirilen her kısıtlama, otomatik olarak onuru zedelemeyebilir. Örneğin, kamu güvenliği veya başkalarının özgürlüklerini koruma amacıyla konulan sınırlar, daha yüksek bir yaşam kalitesini ve ortak onuru teminat altına alabilir. Ancak asıl sorun, bu sınırların keyfi olup olmadığı ve birey onurunun korunmasına hizmet edip etmediğidir. Sınırların, bireyin temel haklarını ve seçim özgürlüğünü ortadan kaldıracak düzeye ulaşması, demokratik standartların gerilemesi ve dolayısıyla yaşam kalitesinin düşmesi anlamına gelir. Bu bağlamda, insan onuru ve yaşam kalitesi, toplumların gelişmişlik ve demokratik standartlarının göstergeleri olarak kabul edilmelidir.

     Sonuç olarak  özgürlük, insan onuru ve yaşam kalitesi kavramları, basitçe yan yana duran kavramlar değil, birbirini karşılıklı olarak besleyen ve koşullandıran dinamiklerdir. İnsanca bir yaşamın sürdürülebilmesi için özgürlüğün yalnızca varlığı değil; aynı zamanda nasıl, ne zaman ve hangi koşullarda kişinin güvence altına alacağı da hayati önem taşır. Toplumsal yapılar, özgürlüğü sınırlayan koşulları, her zaman insan onurunun ve yaşam kalitesinin korunup güçlendirilmesi hedefiyle şeffaf ve hesap verebilir bir zeminde yeniden tanımlamaya ihtiyaç duyar. Zira, onurlu bir yaşamın ve yüksek bir yaşam kalitesinin ilk ve vazgeçilmez koşulu, bireyin kendini toplum içinde özgür bir özne olarak konumlandırabilmesidir.

                                                                                                           İrem Gözeten 11/A 1556

Yorumlar

  1. Zira, onurlu bir yaşamın ve yüksek bir yaşam kalitesinin ilk ve vazgeçilmez koşulu, bireyin kendini toplum içinde özgür bir özne olarak konumlandırabilmesidir. Paragrafını çok beğendim.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Batuhan Aka 11A

Tuana Arslan 11A

Asya Akkaşlı 11A