Mert Soylu 11A P2
İnsanın
kendi varoluşu gereği “varoluşunun” yalnızca bireysel bir çerçevede ele
alınamayacağını söyleyebiliriz. İnsan her ne kadar kendi bilincine sahip bir
birey olsa da, tamamen izole bir varlık değildir. Bu, insanın sosyal bir varlık
olması sebebinin dayanağıyla da imkanını yitirir. İnsan bu bağlamda, dış
dünyanın bir aynası, çevresindekileri sünger gibi çeken bir varlıktır. Dolayısıyla
insanın, yaşadığı çağın düşünce yapıları, değerleri ve krizleri bilincini
doğrudan ya da dolaylı olarak önemli bir ölçüde şekillendirir.
İnsan çoğu
zaman kendi kararlarını özgür iradesiyle aldığını düşünür fakat bu kendi
kanaatimce bir yanılsamadır. Bir önceki yazımda bu bağlam ile ilgili yeteri
kadar detaya girdiğimi düşünüyorum. Bu irade ve bilinç, içinde bulunulan toplumsal
koşullardan bağımsız değildir. Dilimiz, ahlaki yargılarımız, doğru ve yanlış
algımız hatta korkularımız bile çağın bize çizdiği birtakım sınırlılıklar
içinde oluşur. Bu nedenle insan yalnızca “kendi hayatını yaşayıp giden” bir
özne değil, aynı zamanda da çağının taşıyıcısı rolündedir.
Mann’ın
vurguladığı bilinçli ya da bilinçsiz yaşama durumu özellikle önemlidir. İnsan
bazen yaşadığı dönemin sorunlarının farkına vararak onlara karşı tavır alır,
bazen de bu sorunların bir parçası hâline geldiğini bile anlayamaz. Örnek
olarak teknoloji ve inovasyonun büyük bir ivmeyle geliştiği bir çağda yaşayan
birey, bunun insan ilişkilerini nasıl dönüştürdüğünü sorgulamadığında bile bu
dönüşümün içinde yaşamaya ve etkin bir parçası olmaya devam edecektir.
Bu bağlamda
insanın kimliği yalnızca tecrübe edindiği kişisel deneyimlerle değil, ortak
deneyimlerle de inşa edilir. Toplumun yaşadığı acılar, savaşlar, ideolojiler ve
kültürel değişimler bireyin düşünce dünyasında ondan ayrılmayacak izler
bırakır. Böylece bireysel yaşam ile toplumsal yaşam arasında kaçınılamaz bir
etkileşim ortaya çıkar.
Sonuç olarak
Thomas Mann’ın bu sözü, insanın sandığı kadar “tek başına” olmadığını bizlere
hatırlatır. İnsan, kendi hayatını yaşarken aynı zamanda çağının ruhunu da yaşamaktadır.
Bu gerçek, insanı hem daha sorumlu hem de daha bilinçli olmaya zorlayan felsefi
bir sorgulamayı da elbette beraberinde getirecektir.
11-A 1089
Mert Soylu
Yorumlar
Yorum Gönder