Rana Akkayalı 11A P2

 THOMAS MANN DENEME

 İnsan çoğu zaman hayatını yalnızca kendisi için yaşadığını düşünür. Aldığı kararların, kurduğu hayallerin ve yaşadığı duyguların tamamen kendisine ait olduğuna inanır. Oysa Thomas Mann’ın Büyülü Dağ romanında geçen “İnsan, birey olarak yalnız kendi kişisel hayatını değil, aynı zamanda, bilinçli veya bilinçsiz olarak, kendi çağının ve çağdaşlarının hayatlarını da yaşar” sözü, bu düşünceyi sorgulamamıza neden olur. Bu cümle bana, insanın sandığı kadar bağımsız olmadığını ve yaşadığı çağdan bütünüyle kopamayacağını düşündürüyor. İnsan dünyaya gözlerini açtığı andan itibaren belli bir zamanın içine doğar. Bu zaman dilimi, onun düşüncelerini, değerlerini ve hayata bakışını büyük ölçüde belirler. Kullandığımız kelimeler, doğru ya da yanlış olarak gördüğümüz davranışlar, hatta gelecekle ilgili beklentilerimiz bile yaşadığımız çağın izlerini taşır. Bu nedenle birey, sadece kendi hayatını yaşamaz; farkında olmadan çağının sorunlarını, korkularını ve umutlarını da içinde taşır. Günlük hayatımızda bunun pek çok örneğini görmek mümkündür. İçinde yaşadığımız çağ, bize neyi önemsememiz gerektiğini sessizce öğretir. Teknolojinin hızla gelişmesi, sosyal medyanın hayatımızın merkezine yerleşmesi ve sürekli değişen gündem, düşünme biçimimizi etkiler. Bazen bir olaya verdiğimiz tepkinin nedenini sorguladığımızda, bunun yalnızca bize ait olmadığını fark ederiz. Aslında bu tepkiler, çağımızın bize kazandırdığı alışkanlıkların bir sonucudur. Kendi hayatıma baktığımda da bunu açıkça hissediyorum. Teknolojiyle iç içe büyüyen bir kuşağın parçası olarak, düşüncelerimin ve beklentilerimin büyük ölçüde yaşadığım dönemle şekillendiğini görüyorum. Hızlı yaşamak, çabuk sonuç almak istemek ve her şeye anında ulaşmayı beklemek, çağımın bana öğrettikleridir. Thomas Mann’ın “bilinçsiz olarak” ifadesi, tam da bu durumu anlatır. Çünkü insan çoğu zaman çağının etkisi altında olduğunu fark etmeden yaşar. Büyülü Dağ romanında da bireyler yalnızca kendi hikâyelerini anlatmaz. Romanın karakterleri, yaşadıkları dönemin düşünsel çatışmalarını ve toplumsal sorunlarını yansıtır. Mann, bireyleri birer temsil unsuru olarak kullanır. Onların düşünceleri ve tartışmaları, aslında bir çağın zihinsel durumunu ortaya koyar. Bu durum, birey ile toplum arasındaki kopmaz bağı gözler önüne serer. Bu düşünce, özgürlük kavramı üzerinde de durmamı sağlıyor. Eğer insan yaşadığı çağdan bu kadar etkileniyorsa, gerçekten özgür olabilir mi? Bana göre özgürlük, çağın etkilerini yok saymak değil, bu etkilerin farkına varmaktır. İnsan, yaşadığı dönemin kendisini nasıl yönlendirdiğini anladığında daha bilinçli tercihler yapabilir. Bu bilinç, bireyi sıradanlıktan uzaklaştırır. Thomas Mann’ın bu sözü aynı zamanda insana önemli bir sorumluluk yükler. İnsan yalnızca çağının sunduklarını kabul eden pasif bir varlık olmamalıdır. Yaşadığı dönemi sorgulamalı, eleştirmeli ve gerektiğinde ona karşı durabilmelidir. Çünkü her birey, çağının bir ürünü olduğu kadar, onun geleceğini şekillendirecek bir güce de sahiptir. Küçük düşünceler ve bireysel farkındalıklar, zamanla büyük değişimlerin başlangıcı olabilir. Sonuç olarak Thomas Mann’ın bu cümlesi, insanın yalnızca kendi dünyasında yaşayan bir varlık olmadığını güçlü bir şekilde ifade eder. İnsan, çağının izlerini taşır, çağdaşlarıyla aynı duyguları paylaşır ve aynı sorunlarla yüzleşir. Bu gerçeğin farkına varmak, insanın hem kendini hem de yaşadığı dünyayı daha iyi anlamasını sağlar. Bana göre bu söz, insanın kendini tanıma yolculuğunda önemli bir rehberdir. 

Ad Soyad: Rana Akkayalı Sınıf: 11/A Numara: 1370

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Emre Çulcu 11A P2

Toprak Örnek 11A P2

Ayşe Cemre Selek 11A P2